KADİM BİR KAVİM: LAZLAR

Lazlar Kafkas kökenli bir halktır. Kafkasya’daki sosyal, kültürel ve siyası gelişimlerinden (1877-78 Osmanlı-Rus Harbi, 1917 Ekim Devrimi ve Sovyet sınırının açılması gibi) doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenmişlerdir. Bizans döneminde Trabzon ile ve daha sonra burada kurulan Trabzon İmparatorluğu (1204-1461) ile kurdukları ilişkiler, tarihin her döneminde batı dünyası ile kurdukları ilişkiler onlara Kafkasyalılığın yanı sıra Karadenizlilik ve Anadoluluk özellikleri de kazandırmıştır.  

Bu yönleri ile Lazlar Kafkasya ile Anadolu arasındaki kültür köprüsü olmuşlardır.

Tarih boyunca iki büyük devletin sınır bölgesinde yaşamışlardır. Orta Çağda Bizans ve Fars İmparatorlukları, 16. yüzyıl sonrası Osmanlı-Rus ve son olarak 20. yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği arasında Laz coğrafyası sınırı teşkil etmiştir. İki büyük gücün sınırında yaşamalarından dolayı Lazlar tarihin belli dönemlerinde bölünmeler yaşamışlardır. Bunlardan biri, Gürcistan’ın batısında, Karadeniz kıyılarında yaşayan Lazlarla (Megreller) Türkiye’deki Lazlar arasındaki bölünmedir. Megreller, Lazlarla aynı dili konuşan bir halktır, ancak Lazların 14. yüzyılın sonlarında Osmanlı egemenliğine girmeleri ve süreç içinde Müslümanlaşmaları Megreller ve Lazlar arasında din ayrımını yaratmıştır.  Öte yandan, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Batum’un Rusların eline geçmesi üzerine on binlerce Laz Türkiye’nin batı bölgelerine göç etmek zorunda kalmıştır. 1917 Ekim devriminden sonra Sovyet-Türk sınırının kapanması ile çok sayıda ailenin bölünmesine neden olmuştur. 

Lazlar üzerine yazılmış tarihsel ve sosyolojik veriler oldukça azdır. Dolayısıyla bu konunun araştırılması, kaynaklara ulaşma konusunda sorunlu olabilmektedir. Ulaşılabilen kaynaklar daha çok batılı gezginlerin, Bizans tarihçilerinin anlatımlarından oluşur. Bununla birlikte, 19. yüzyılın değişik dönemlerine ait Trabzon Vilayet Salnameleri’nde günümüze ışık tutabilecek nitelikte bilgiler bulunmaktadır. 

Lazlar Kimdir ?

Lazlar hakkında gerek popüler düzeyde gerekse yazılı metinler (resmi metinler, akademik çalışmalar, araştırma niteliğindeki eserler vs.) düzeyinde ciddi bir yanlış bilgilenme olduğu görülmektedir. Daha açık bir ifadeyle, 

Laz terimiyle neyin kastedildiğine ve dolayısıyla Lazların kim olduğuna dair birçok farklı nedenden kaynaklanan karışıklık mevcuttur.

Lazların kim olduğunu ve dolayısıyla da kim olmadıklarını anlamak için ilk olarak Laz terimine yüklenen anlamları gözden geçirmek gerekir. 

Laz terimi, yabancılar için Karadeniz halklarını topluca ifade eden bir terim iken, o yörede yaşayanlar tarafından da tamamen Bizanslılaşmış, Grekçe konuşan Pontiklerden (Rhomaioi) ayırt etmek üzere, yeterli derecede Bizans kültürü almamış Lazları işaret etmekteydi (Meeker:1971).

Anadolu’da, Laz terimi, Karadeniz bölgesinde yaşayan bütün grupları ifade eden ortak bir addır. 

Türkiye’de, bölge dışından olan çoğu kişi için bu tanım Anadolu’nun diğer yerlerinden farklı olarak algılanan bir bölgesel birimi ifade eder. Anadolu’luların gözünde, Rize bölgesinde yaşayanlar kendilerine hiç benzememektedirler: yiyecekleri, giysileri, konuşmaları, evleri vs. hepsi farklıdır.” (Hann:1999). 

Bölge dışında ise Karadenizlilerin kendilerini Laz olarak ifade ettikleri görülür. Ancak bölgede yaşayanlar için Laz, daha doğudakilerdir.

“İstanbul’da Samsunlular ve Sinoplular dahil bütün Karadenizlilere Laz derler; Sinoplular Samsunlulara, Samsunlular Trabzonlulara, Laz derler. Trabzonlular da Rizelilere Laz derler.” (Marr:1910) 

Laz teriminin birçokları için birden fazla anlamı vardır ve Türkiye’deki kullanılış biçimiyle “Laz terimi yalnızca bölgenin etnik ve linguistik özelliklerini gizlemeye hizmet etmiştir (Meeker:1971).” Türkiye’de ortalama bir birey için Laz Karadeniz şivesi konuşan herkestir. Minorsky, İslam Ansiklopedisi’ndeki Lazlar maddesinde bu konuya şöyle açıklık getirmiştir. 

“...Laz tabiri, Türkiye’nin garbında, fark gözetilmeksizin, Karadeniz’in cenüb-i şarki kısmındaki ahaliyi ifade için kullanılır, halbuki hakikatte, kendilerine Laz diyen ve Lazca konuşan halk bugün Hopa ve Pazar (=Atina) kazalarında oturmaktadır. Batum’un cenübunda az sayıda Laz vardır ki, bunlar Türk hududunu Sarp’a (Çoruh munsabının cenübü) 16 Mart 1921 tarihli Türk-Rus Anlaşması gereğince Türkiye’ye alındılar...” (Minorsky:1957) 

Minorsky ayrıca, “Gürcüler ve Rusların (Lazlarının kendileri değil) Lazları Ç’ani olarak adlandırmış olmalarından kaynaklanan, kökü tarihe dayanan bir kafa karışıklığı vardır.” (Minorsky:1957) demek suretiyle meselenin başka bir yönüne de işaret etmektedir. Ancak burada bahsedilen karışıklık terminolojiktir ve Türkiye’de Laz teriminin içerdiği farklı anlamlardan kaynaklı değildir. 

1906 Trabzon Vilayet Salnameleri’nde de Minorsky’nin tespitlerini doğrulamaktadır.  “Diğer memleketlerde bu Vilayet halkının hepsi Laz namıyla anılırsa da bunun bir bilgisizlik sonucu olduğundan şüphe yoktur. 

Çünkü Lazlar dilleriyle ve adetleriyle ve yaşam tarzlarıyla diğerlerinden ayrılırlar.” (Özşahin:1999).

Antony Bryer, Laz teriminin Anadolu’da kullanılış biçiminin yanı sıra algılanışında da farklılıklar bulunduğundan bahseder. Kendileri hakkında konuşmayan pek çok dağlı halk gibi Lazlar da, Bizans’tan bu yana hemen hemen düzenli bir şekilde kötü bir şöhrete sahip olmuşlardır. Son dönemin gezginlerinin ezici çoğunluğu Lazların, neşeli oluşlarından, misafir perverliklerinden ve zarif tavırlarından söz ederler. Ancak, kendilerini kurnaz ve aptal olarak gösteren yaygın fıkraların hedefi olmuşlardır. 

Genel itibariyle bakıldığında, Laz terimine dair karışıklığı yaratan en önemli unsur, bu terimin ayırt edici bir etnik/kültürel kategori olarak değil bölgesel bir isimlendirme olarak kullanılmasıdır.

Genel karakteristikleri itibariyle Lazları, Karadeniz’in Laz olarak nitelenen halklarından ayıran temel unsurlar Lazların farklı bir dil konuşması ve yaşadığı bölgelerin kesin olarak birbirinden ayırt edilebilmesidir. Lazlar bu günkü Rize ilinin 25 km kadar doğusunda bulunan Kemer’in doğusuna doğru uzanan sahil bölgesinde yaşar ve konuştukları dil Rumların konuştuğu Antik Yunan kökenli dilden tamamen farklı bir dil ailesine mensuptur. Öte yandan, Lazlar, yaklaşık olarak aynı coğrafyayı paylaşan ve aralarında kültürel olarak pek çok benzerlikler bulunan Hemşinlilerden de farklı bir grup teşkil ederler. 

Laz Yerleşimleri

Lazlar Güney Kafkasya’nın otokton halklarından biridir. Bu bölgenin coğrafi ve tarihsel uzantısı durumunda olan Karadeniz’in doğu ucunda yerleşiktirler. En eski yerleşim alanları Çoruh vadisi (Batum) ve civarıdır. Günümüzde Lazlar Rize’nin Pazar (Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar Atina), Ardeşen (Arteşeni), Çamlıhemşin, Fındıklı (Vitze) ve Artvin iline bağlı Arhavi (Arkabi/Arkhave), Hopa ve Borçka ilçelerinde yaşamaktadırlar. 

Tarihsel olarak, Batıda Rumlar, Güneyde (Kaçkar dağlarının eteklerinde) Hemşinliler, Güney Doğuda (Artvin civarı ve daha doğusu) Gürcüler Lazlara komşu olan halklardır. Ancak Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Rum nüfus mübadelesi sonucu bölgeden ayrılmıştır. 

1877-78 Osmanlı-Rus savaşından dolayı çok sayıda Laz, Batum’dan Marmara bölgesine; İzmit, Sakarya, Adapazarı, Akçakoca, Bolu, Düzce, Yalova, Karamürsel, Sapanca, Balıkesir ve İstanbul gibi yerleşimlere göç etmişlerdir. 

Laz muhacirlerinin Osmanlı topraklarına göç etmesinin temelinde din kardeşliği yatar.

ürcistan sınırları dahilinde Batum yakınlarındaki bazı köylerde (Sarpi ve Kvariati köyleri) Laz nüfusu halen varlığını sürdürmektedir. Abhazya’daki 10 civarındaki Laz köyü 1992’deki Abhaz-Gürcü savaşından dolayı Abhazya’yı terketmiştir. 

Bununla birlikte, Gürcistan’a bağlı Acara Özerk Cumhuriyeti’nde Gürcüleşmiş Lazlardan bahsedilmektedir. 

Türkiye’de 70’lerle birlikte başlayan iç göç hareketlerinden kaynaklı yoğun bir Laz nüfus büyük şehirlere hatta Anadolu’nun pek çok yerine dağılmıştır. Bu sayı otokton coğrafyada yaşayanların üç katından daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Avrupa’da da göçmen işçi statüsünde, eğitim ya da başka amaçlarla yerleşmiş çok sayıda Laz bulunmaktadır.